Masamda durmuş
bir saat var. Kimin umurunda değil mi? Artık her şeyin üstüne dijital
zımbırtılardan koyuyorlar. Anlamıyorum galiba ilkel bir insanım böyle
konularda. Yatağımın başındaki titreşimli çalar zımbırtının uyandırmak gibi
güzide özellikleri var mesela, başka işlere yarasa daha iyi olurdu oysa.
Kendimden
korkuyorum çoğu zaman. Tepkilerimden, öfkemden. "Sevgini her şeyinle
nefretini de öfkeyle dışa vuruyorsun" demişti eski bir arkadaşım. Her şeyi
isteyerek, bilerek yapan ve ardından yaptıklarımı kabul eden bir insanım… Düşe
kalka tanıyorum insanları… Kazık yiye yiye bir hal oldum tabiri caizse. Gerçi
caiz veya değil ne fark eder yazdıktan sonra.
Kötüyüm.
Ruhen-bedenen. Artık hangi anlama çekilirse çekilsin kötüyüm. Kötüyüm.
Yalnızım. Ruhen-bedenen. Bütün anlamlar da yalnızım işte. Yalnızım. Tamamen
kaybetmişliğim var artık benim. Yenilmişliğim.
Karlar da
eriyecek yakında ama bu aralar sevdiğim tek şey kardı benim. Yağmurun ıslak
kahverengisindense beyazdır kar, güzeldir. Belki de kış çocuğu olmamdan
kaynaklanıyordur karı sevmem. Bilmiyorum.
Ama dediğim gibi
kötüyüm. Uyuyamıyorum bu aralar. Düşünmek için çok fazla zaman veriyor Allah’ım
bana ve bu gidişle kafayı yiyeceğim.
Kötüyüm… Her şey kötü gidiyor. Böyle dedikçe daha da kötü gidiyor hatta.
Hayattan soğudum. Kötüyüm ve biraz da olsa iyiyim. Nedeni ise boş verin
açıklayamam zaten.