Tuhaf zamanlar içerisindeyim. Tarifsiz, karışık, anlatılmaz. Zaten
anlatmama gerek yok. Hepiniz anlıyorsunuz. Hepiniz benim hissettiğim
şeylerin aynısını hissediyorsunuz. Yinede bir yandan güzel zamanlar
sanki. Biraz şeye benzetiyorum; hani kıştır ve çok soğuktur.
Dışarıdasınızdır ve elinizde eldiveniniz başınızda şapkanız yoktur.
Ellerinizi artık hissedemiyorsunuzdur ve yağmur yağıyordur. Sırılsıklam
olmakta üstüne tuz biber ekmiştir. Yinede bilirsiniz beş dakika ya da
yarım saat sonra eve varacaksınızdır ve üstünüze sıcacık kıyafetler
giyip yumuşacık battaniyenin altında az evvel sizi ıslatan yağmuru
seyrederken rahatlayıp gevşemenin verdiği sersemlikle, yüzünüzde
istemsiz eğreti bir gülüşle oturabileceksinizdir.
Biraz
buna benziyor ruh halim işte. Kötü değil. Sadece o yağmurda
ıslanacaksam bile ben olarak ıslanmak istiyorum. Başkalarının istediği
şekilde değil. Ellerimi kendi istediğim gibi hohlayarak ısıtmak
istiyorum. Soğuktan akan burnumu soğuk montuma silebilmek istiyorum.
Bunları yapmazsam eve gidip ısınırken mutlu olamam çünkü.
Şu
geçen 4 yılda burada, Burhaniye'de yeterince soğukta kaldım ve kendimi
ısıttım. Sonunda da veda vakti geldi. Hepimiz bu beraber olduğumuz
senelerde benzer şeyleri yaşadık. Hepimiz birbirimizin halinden anladık.
Dönüyoruz artık, kimisini geride bırakarak.
Bazı
arkadaşlarımız bizden önce geldi, onları öyle tanıdık. 2010 girişliler
olarak aynı anda buralı olduk. Bizden sonra gelenler için biz
buradaydık, bizi tanıdılar. Ama sonra bazıları bizden sonra gelerek
sınıfımıza geldiler, hayatımıza girdiler. İyi ki girdiler, iyi ki
varlar. Hele biri öyle biri ki gülüşüyle ismi özdeşlemiş dostluğu
dünyalara bedel biri.
Her neyse diyelim esas konumuza
dönelim. Burada hep beraber üşüdük, hep beraber ısındık. Hep beraber
dert yandık. Arada tartıştık arada küstük. Ama çok fazla eğlendik. Oh,
gerçekten çok eğlendik. En azından ben böyle düşünüyorum.
Kimi zaman hocaların bize taktığını düşündük kimi zaman biz hocalara taktık. Ama hepsini sevdik, çok sevdik.
Hiçbir
şey iyi ya da kötü değildi burada. Kimse kimse için kötü değildi.
Aslında hepsi aynı şeydi. Aslında her şey kendimizle ilgiliydi.
Çabuk
mu geçti bunca sene? Geçmez derken geriye dönüp bakıyorum da her şey
sanki 4 dakikaymış gibi geliyor. Her seneye bir dakika veriyor beynim.
Gerçekten şu 4 senede hepimiz ayrı ayrı milyon tane anı biriktirdik. İyi
kötü şeyler yaşadık.
Böyle bir yerde okumayı hiç hayal
etmemiştim. Bu şekilde geçecek bir üniversite hayatını hiç
düşünmemiştim. Ama hayatıma, gerçek hayatıma geçiş dönemini sizlerle
geçirmiş olmaktan dolayı çok mutluyum. Hayatımın yetişkinliğe adım
atmadan önceki bu son evrelerini sizinle geçirmek benim için anlatılmaz
şekilde mükemmeldi. Hiçbirinizi unutmayacağım. Kimin nasıl bir anısı
haline geleceğimizi hiçbirimiz bilemeyiz. Umarım sizde iyi şeyler
bırakmışımdır.
Hepinize en içten en güzel hislerimle
veda ediyorum işte. Elimden bu kadarı geliyor. Yolunuz, yollarımız
apaçık olsun. Sizlerde hakkım varsa hepsi helal olsun. Fazla bir şey
yazamıyorum, tıkanıyor kelimelerim.
“Bitirmeden önce
hepinize söylemek istediğim bir şey var. Hepinizin olağanüstü olduğunu
söylemek istiyorum. Olağanüstü. Ama ne var biliyor musunuz? Bende
öyleydim” diyerek sevdiğim bir diziden alıntı yaparak yazımı
sonlandırıyorum ve hepinizi ayrı ayrı çok özleyeceğimi söylüyorum.
Hoşçakalın.