Perşembe

Bugün hayallerimde tekrar, tekrar aşık oldum sana..

Ruhlarımızın bir yerlerde buluştuğuna, düşlerimizin bir yerde kesiştiğine inanmak istediğim bu hayattan çalıntı anları, beni bunun aksine inandırmaya çalışan bir sesle ilk önce hep sen bölerdin.

Böyle anlarda yüzün daha da netleşirdi dünyaya sevinçle bakmaya çalışan ela gözlerimde. İşte ben en çok seni içimden doğru sevdiğim anları sevdim. Hayatının içinde seni barındırdığı her karesinden uzun uzun soluklar alarak o günlük, o sıradan ayrıntıları alabildiğince büyütüp, içinde kaybolarak severdim seni…

Bugün hayallerimde tekrar, tekrar aşık oldum sana. Konuştuğumuz en saçma şeyleri bile en ince ayrıntısına kadar hatırladım, kazımışım beynime. O kokunu duyuyorum hayallerimde hafif pudramsı koku. İçime çekercesine. O bal tadını alıyorum, kendimden geçercesine.

Ampulden ışık toplayan arı gibiydim hayallerimde, senin yanındayken. Gözlerim kör olmuştu ama kokuyordu ışığın, tadını zaten hiç bilmiyordum. Viski gibiydin, için hep buzlu ama sen o şekilde iyiydin. İfadeni bir kova suda boğdum sessizce aklımda. Ardından suyu yüz santigratta kaynattım, belki erirsin diye.  Yangın çıktı her yerde. Ben o küçük yangınla her şeyimi kaybettim. Varlığım bunların en değersiziydi belki de. Yangın bazen kesin çözümüdür çaresizliğin. 

Yüzünü hiç ezberleyemedim, hiç okuyamadım, hiç görmedim ve yüzünün ardındakileri bana göstermedin. Dalgalı saçların karlara değiyordu ve bunda beyazın hiçbir suçu yok. Senin saçlarındı suçun kaynağı. Denizi kıskandıran dalgaları…

Öpüşürken gözlerini kaçırıyor musun ya da kapıyor musun? Oysa sadece gözlerin öpüşmeye ihtiyacı vardır biliyor musun? Sakinlik veren gözlerinden kendime yeni hayaller kurabilirdim seninle öpüşürken. Aşkımı sana dudaklarımdan akıtırken, aşkımı sana öpüşlerimle anlatırken.

Olabilirdik, olandık ve olduk… Buyduk biz birbirimiz için. Yürüdüğün yollarda bir ben yoktum. Yanlış mı sözcükler? Yanlış mı hayali dokunuşlar? Yanlış mı anlaşılma isteği? Bir sokaktan diğer sokağa, kendi sokağıma nasıl geçmeliyim, sınırlarımı böyle yitirmişken. Senin ‘sokağından’ kendi sokağıma nasıl geçmeliyim yolumu böyle şaşırmışken.

Kendi aşık oluşlarım, kendi terk edilişlerim. Hepsi bende, hepsi benimle… Herkes dans edemez rüzgarla. Savrulur dört bir yana. Dağılır, parçalanır. Rüzgarı sevmek gerek. Mantık kokar çünkü rüzgar. Sana ne yapacağını bilirsin. Saçını savuracağını, kulaklarını uğuldatacağını, içine girip seni titretip, ürperteceğini ya da tatlı bir şekilde saracağını… Bilirsin rüzgardır çünkü bu, her zaman aynı şeydir, aynı şekildedir. Etkisi asla değişmez. Bu yüzden sevmek zorundasındır rüzgarı. Sevmeden giriştiğin ne varsa savurur seni, savrulmadan olmaz. Severek girersen, bilirsin. Hazırsındır çünkü. Umut etmezsin yapacağını beklersin. Umut, içinde bulunduğu durumdan memnun olmayan insanlar içindir. Umut ediyor muyum umutsuz muyum artık bilmiyorum.

Bunu bana neden yaptın değil de, ben neden yaptım bunu kendime? Sormamaya çalıştıkça kendimi soyutladıkça kafama kafama vurdu yaşadıklarım bana bu soruyu, ellerindeki tokmaklarla. Üzgünüm ama artık kendimi daha fazla kandıramıyorum.

Eros’un oku ilk bana atmış olması mı beni umutsuz vaka yapıyor? Cevap istemediğim sorular. Sadece sorulmak için varlar. Cevap istesem verebileceksin sanki. Yoksun ki. Hiç gelmedin ki. Hep varmış gibiydin.

Sensizliğime mi dökülüyor yaşlar gözümden yoksa kaderime mi ağlıyorum? Biliyor muyum çekip gideceğini? Biliyorum. Öyleyse neden hala nefes alıyorum? Sevgim mi tüketiyor beni? Evet, olmayacak bir sevgi tüketiyor beni. Sana olan sevgimden mi eriyorum? Eriyorum, bitiyorum, özlemin içimi kavuruyor çünkü. Öyleyse neden yanında olamıyorum? Kalp mi bu göğüs kafesinde sıkışan, sadece senin için atan, sen gidince hali ne olacak biliyor musun? Tabi ki bilmiyorsun ve bu senin umurunda değil. Umurunda olmasını öğretmem gerekecek aslında sana. İster misin gerçekten?

Sen gidince küçük kopmalar yaşayacak kalbim. Sonra tamamen kırılacak. Ne kadar kısa bir süreç değil mi? Artık öğrenmiş oldun. Hala gitmek istiyor musun? Tabi ki de istiyorsun. Hiç gelmediğin birinden gitmek ne kadar zor olabilir ki? Başkasındayken sadece kapıdan bakıp çıktığın birinden gitmek ne kadar zor olabilir ki?

Olabilirdik, olandık ve olduk hayallerde. Oyuncasına, ebeleyen kazanırdı. Sen ebeleyen oldun, ben ebelenen. Kazandın ve son buldu. Buyduk biz birbirimiz için. Yürüdüğün yollarda bir ben yoktum.

Çok hızlı bir rock şarkısıydı yaşananlar. İnsanı havaya sokan bir giriş, yüksek tempolu müzik, muhteşem sözler ve hiç beklenmedik bir anda bitiş. Çok çabuk vardık en yükseğe ama ben hala bu düşüşe, yitirişe alışamadım. Sonlara alışık biri olan benim için bile zor geldi.

Anlattığın her şeyi dikkatle beynime beynime kazıdım. Saniyeler gün oldu. Dakikalarsa ay. Gün geçtikçe, ay geçtikçe gözüme gözüme soktu yokluğunu içip avuçlarımda bıraktığın acılar. Anladım ki, sen gitmişsin. Anladım ki, ben gitmişim. Anladım ki, biz bitmişiz.

Hesabı yapılamazmış geçmişin, yokmuş sorgusu. Ve aslında yaraların, hatta belki hatıraların. Anladım ki ölenler ölü artık. Sen şimdi bana yaklaşırsan ben yine gülümserim.
Sen bana sarılırsan başım yine döner ve bayılırım olduğum yere. Ama sen gidince ben yine acımla uyanırım sabahlara.
 
Acıyordu bildiklerim, bilmediklerim. Senin bilmediklerin. Ruhun duysa kızar mıydı? Emin değildim. Yo hayır, kesinlikle emin değildim. Sense var mıydın yok muydun, belli değildin. En iyisi bırak beni. "Çek gülücüklerini üzerimden!"

Ağlamak için çok geç, devam etmek için fazlasıyla kırgınım. Gidene yeterince dur dedim çünkü.  Arada duraklaması kalacağı anlamına gelmez. Karar verilmiştir çünkü. Kapı açılmış geriye atılan saniyelik bir bakıştır. Sadece yağmurları bekliyorum artık. Yağmurlar yağsın, yağsın ki gözyaşlarıma karışsın. Görünmesin ağladığım. Gel gör ki sıcacık günler etrafta dolaşırken, yaz kendini pıtır pıtır açan çiçeklerle gösterirken sensiz de kurak kaldı buralar. Tek yağmur gözlerimdeki buluttandır.

Öyle acı bir aşk bıraktın ki bana aşk acısının varlığına inandırdım kendimi. Sen öyle girdin ki kanıma artık senin gülüşünde bile huzur kalmadı. Senle avutsan beni. Ruhuma işlediğin aşkınla avutsan. “Belki” ve “Keşke”lerinle avutsan beni. “Elveda”larınla yıkmasan gitmesen tekrar ve tekrar…

Düşlerim kanatlanıp ütopyalara uçtu bugün, döndü dolaştı, her şeyin tadına vardı ve sonunda sessizce, sakince geldiği yere döndü. Okyanusun dibini boyladı. Bugün hayallerimde tekrar ve tekrar aşık olarak sana hem mutluluğunun zirvesine çıktım hem de acının en dibine gömüldüm. Su boğdu, toprak örttü, hayaller hayal edilmişliğiyle orada kaldı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder