Biten her bir
macera yenisinin habercisidir. Radyoda sonu gelen şarkının bir sonraki şarkının
habercisi olduğu gibi. Belki araya bir iki reklam girer, sen de o sırada kendini
gelecek şarkıya hazırlarsın, beklersin. Bilirsin çünkü yeni
bir şarkının başlayacağını.
Bir şarkı biter ardından bir başkası başlar ve bu hikaye hiçbir zaman
bitmez. Devam edilecek şeyler vardır; söylenilecek, anlatılacak şeyler. Benim neler
anlatmam lazım peki? Yıldızları mı yoksa yıldızları da içine alan kainatı mı?
Belki de her ikisini de.
Çünkü güzel
günlere dair umut var gökyüzünde. Karanlığa rağmen yıldızların ışıltısı en
aydınlık günden bile daha fazla neşeli. Her bir yıldız her kişi için bir dilek
gibi. Bir hayat gibi… Belki de ondandır bunca yıldızın kayıp gitmesi.
Uzak yıldızlar
arasında yaşam var mıdır? Ben gidip oralarda yaşabilir miyim? Her zaman çekici
olan sonsuzluktan dünyaya bakabilir miyim? Benliğimdeki algı filtresini
kaldırarak baktığım pencereden hayatın bana göstermeye çalıştığını azıcık
ucundan yakalayabilir miyim? İşte bu, diyerek onu kendime alabilir miyim? Ya da
alamaz mıyım? Geceme yakışan, gündüzüme uymaz mı?
Ama Ay hep orada;
gökyüzünde. Geceleri parlak ve doygun, gündüzleri silik ve solgun… Ama
görmüyoruz işte, fark etmiyoruz. Ay’ı o kadar çok geceye yakıştırıyoruz ki
gündüz de bizimle olmasını umursamıyoruz.
Güneş’in
ışıltısıyla solgunlaşan Ay’ı Güneş gidince hatırlıyoruz. Bu yüzden kırgın o
büyük küre bizlere. Bu yüzden her gece biraz daha eksik her gece biraz daha
kırgın. Çekip duruyor kendini geriye ve böylece bir zaman sonra ne gündüz
görünüyor ne de gece ama merhametli de onu özleyeceğimizi biliyor. Bu yüzden
geri geliyor işte. Neyi kaybettiğimizi görebilmemiz belki bir dahaki sefere
kıymetini bilebiliriz diye.
Keşke zaman da Ay
kadar merhametli olsaydı. Kaybettiğimiz, harcadığımız onca zamanı merhametiyle
bize geri getirerek tekrar şans verebilseydi. Zaman, daha da çabuk geçmeye
başlıyor her gün bir diğerinin aynısı olmaya başladığından beri. Fark ediyorum,
hissediyorum.
Hani bazı yerler
vardır, oraya gittiğinizde zamanda geri gidersiniz. Yaşanılanları anbean tekrar
yaşarsınız. Şu sıralar bana çok oluyor bu olay. Böylece hayatımın ileri
gitmekte olduğuna, artık bazı şeylerin geçmişte kaldığına ve daha da önemlisi
büyüdüğüme şahit oluyorum.
Evet, kelimelere
döküldüğünde insanı etkileyebilecek hiçbir şey yapmıyorum. Evet, kelimelere
döküldüğünde insanı etkileyebilecek bir hayat yaşamıyorum. Aslında bakarsak
olayın özü çok basit ve durgun. Benim hikayem acıklı bir hikaye değil. Korkunç
değil, mutlu değil. Sadece normal bir hikaye, mutlu sonunu bulmaya çalışan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder