Perşembe

Heba Olan Gözyaşları...



Hayal gücü geniş olmak çok kötü bir şey aslında… Kurduğun hayallerin asla gerçekleşme umudu yok çünkü. Hepsi ütopik, hepsi masalsı. Gerçekle bağdaşlaşan hiçbir hayalim beni mutluluğa götürmedi. Hepsi kırıklık hepsi gözyaşı oldu. Ben hep umut ettiğimle kaldım. Ben hep mutsuzluğumla yalnız kaldım.

İşte beni bu noktadan o yüksek o geniş hayal gücüm kurtardı. Böyle söyleyince sanki kurduğum imkansız hayalleri daha çok seviyormuş gibiyim. Ne kadar kötü hissettirse de, ne kadar öyle görünse de öyle değil. Kendimden nefret ede ede kuruyorum o hayalleri. En azından umut yok beklenti yok. Tek dezavantajı mutluluk da yok. Sabit. Standart. Hayatım gibi tekdüze…

Şimdi horozlar ötüyor bu saatte. Ben hala uyanığım. Gözyaşımla beraber ulaşamadığım hayallerimi düşünüyorum. Hepsinin sonunu aynı bitiriyorum.
“Aman imkansızdı zaten.”

Üzülemiyorum bile. Boşu boşuna, neye aktığını bilmeden heba ediyorum gözyaşlarımı. Öyle an nefes bile almak boğuyor. Bana yaşam veren, bana hayat veren nefes beni öldürüyor. Her içime çektiğimde göğsümde derin bir sızı oluşturuyor.

Bir anda bir ömürlük uğultu çöküyor üzerime. Bir ömürlük yorgunluk, bir ömürlük yalnızlık… Sonra bir daha da geçmiyor. Aklımda, ruhumda, etrafımda asılı kalıyor. Unutsam bile geçmiyor bu durum. İçimde kalıyor o hissiyat bir ukde gibi. İçimde, kalbimde can yakan bir şekilde kalıyor. Gülerken bile ağlatıyor.

Hani herkes kendini bağdaştırır ya bir film karakteriyle ya da bir kitap kahramanıyla ama ben bunu yapamıyorum işte. Yasak gibi. Umut verir gibi çünkü. Hadi zorlasam bir şeylerden kendime pay çıkarsam bu ne olur biliyor musunuz? Filmin sonunda Henry tarafından zarif boynu vurulan Anne olurum. Kendime mutlu sonun olmadığını hatırlatmak için...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder