Saatlermiş akan.
Zamanın kıyısında tutunduğun dalmış her bir saniye. İlk başta iki elinle, tüm
gayretinle. Ardından tek el büyük bir çabalamayla ve beklenen sonuç; düşüş...
Parmakların ayrılırken çaresizce haykırırsın, boşa olduğunu fark ettiğin an
susarsın. Sadece düşersin. Düştüğünü hissederek, belki de canın yanarak. Dibin
nerede kaldığını ne zaman çakılacağını düşünürken bir dal daha karşılar seni.
Tutunursun aynı gayretle ama bilirsin yine ayrılacak o parmakların. Engel
olamayacaksın.
Saydıkça çoğalanmış
günler. İstesen de istemesen de bir bir eskiyen ve geride kalan. Yok olarak can
verir, süresi dolduğunda kendi canına kıyar. Kopar gider ve günler çoğaldıkça
sen onları saydıkça normalleşirsin. Normalleştiğini fark edersin. Belki
büyürsün belki büyümezsin ama asla aynı kalamazsın. Normalleşirsin işte.
Herkesten farkın kalmaz.
Zamanmış geçen.
Bazen ayların geçtiğinin farkındasındır, kimi zaman ise yıllar geçer fark
etmezsin. Dayanılmaz günlere açarsın gözlerini. Ne yataktan kalkmak ne de evden
çıkmak istersin. Issız bir köşede kendine sokulmak istersin sadece. Kollarını
kendine dolayarak hissizliğini avutmak istersin ama beceremezsin.
Her günün böyledir.
Her gün böyle hissedersin ve istemsice sonsuz bir uykuya dalmak, kendi
bilincinde huzurla kendi normalliğinle yaşamak istersin. Denize vuran yakamoza,
dolunayın parıltısına, gecenin ışıklarına kapılarak mümkün olmayanı yaşayamasan
da hayal ederek anlık mutluluklara dalıp gidersin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder