Pazartesi

Umalım ve Bekleyelim...

Ne mutluyum ne de mutsuz. Çok alakasız absürt bir ruh hali içinde sürükleniyorum arafta. Sürüklendiğim belli bir yön yok. Nereye sürüklendiğimi bilmiyorum. Sadece sıkıştığımın, yönümü kaybettiğimin bilincindeyim. Öncesi yok. Sonrası hiç yok.

Amaçsızım. Aslında amaçsız değil de amaçlarımı kaybetmiş gibiyim desem daha doğru olur. Nerede onlar? Ben hep aynı güne açtığım gözlerimi gece yine aynı güne açacağımı bilerek kapatıyorum. Farklı bir güne uyanamıyorum mesela. Aynı gün içinde, aynı döngü içinde kısılıp kaldım. Bedenim vazgeçmiş bu halini kanıksamışken, ruhum hala bir çıkar yol bulmanın peşinde ama yok o yol. İmkanlar tükendi. Sorumluluklar omuzlarda. Mesuliyetler ise taşıyabileceğimden fazla. Ben ne zaman bu hale geldim? Ne ara kendimden bu kadar vazgeçtim?

Ne kadar kalabalık… Çok kalabalık. Bedenim bu kalabalığa ayak uydurmanın peşinde, ruhum ise yalnızlığa çekiliyor. Yüzümde zoraki bir tebessümle onlardan biriymiş gibi görünürken, gözlerimde sönmeye yüz tutmuş ışık aslında yalnızlığımı, vazgeçişimi haykırıyor. Tabi görene ama gözler de kör, kulakların sağır olduğu kadar.

Kalabalığın içinde yalnızlığı yaşamak aslında tam olarak bu. Oradasın, çevrende alınıp veriliyor nefesler. Kulaklarına doluyor sesleri, gözlerine dökülüyor renkleri ama sen hissetmiyorsun. Oraya ait değilsin. Sen, orada sen değilsin çünkü. Benlik kaybı, bilinç kaybından daha yaralayıcı.

Ama bir şekilde de iyi hissetmen gerekiyor değil mi? Bu bahtsızlığın içinde bir mutluluk kırıntısını yakalaman gerekiyor. O zoraki gözlerime ulaşmayan tebessümüm hala yüzümde bu yüzden… Bakıyorum etrafa. Bu bile fark edilmiyor. Çünkü kahkahalar var her yerde. Kim umursar ki tebessümü?

Kendime dönüyorum ben de. Geri çekiliyorum, yavaşça. Adımlarım beni kendime ulaştırmasa da sığınağıma götürüyor. Bilen bilir, yazmaya. Oradayım şimdi. Heves kırıcılardan uzakta…

Bir de onlar var tabi. Hayatımın vazgeçilmezleri. Kendi doğrularıyla, kendi doğru bildikleri yanlışlarıyla başkalarının hayatlarına darbe indirenler. Bu yüzden vazgeçiş, pes ediş hep orada ama sığınağım daha yakın. Hemen ufuktan bana yeni bir hikaye sunuyor. Koşuyorum, koşuyorum. Yetişemeyeceğimi bilsem de kendimi koşmak zorunda hissediyorum. Çünkü gerçeklik orada.

Şimdi baktım hava durumuna. Güneşli görünüyor. Belki bu ufuktan bana da bir hikaye çıkar. Umut kapısı. Umalım ve bekleyelim. Beklemekten zarar gelmez değil mi?


2 yorum:

  1. Kendimi buldum yazıda. Hissedip de sözcüklerle ifade edemediğim bir durumları çok iyi ifade etmişsin.
    "Hep aynı güne uyanmak"
    "Bedenim vazgeçmişliği kanıksamışken ruhum hala bir çıkar yol bulma peşinde"

    YanıtlaSil
  2. Kendimi buldum yazıda. Hissedip de sözcüklerle ifade edemediğim bir durumları çok iyi ifade etmişsin.
    "Hep aynı güne uyanmak"
    "Bedenim vazgeçmişliği kanıksamışken ruhum hala bir çıkar yol bulma peşinde"

    YanıtlaSil