Ne mutluyum ne de
mutsuz. Çok alakasız absürt bir ruh hali içinde sürükleniyorum arafta.
Sürüklendiğim belli bir yön yok. Nereye sürüklendiğimi bilmiyorum. Sadece
sıkıştığımın, yönümü kaybettiğimin bilincindeyim. Öncesi yok. Sonrası hiç yok.
Amaçsızım. Aslında
amaçsız değil de amaçlarımı kaybetmiş gibiyim desem daha doğru olur. Nerede
onlar? Ben hep aynı güne açtığım gözlerimi gece yine aynı güne açacağımı
bilerek kapatıyorum. Farklı bir güne uyanamıyorum mesela. Aynı gün içinde, aynı
döngü içinde kısılıp kaldım. Bedenim vazgeçmiş bu halini kanıksamışken, ruhum
hala bir çıkar yol bulmanın peşinde ama yok o yol. İmkanlar tükendi.
Sorumluluklar omuzlarda. Mesuliyetler ise taşıyabileceğimden fazla. Ben ne
zaman bu hale geldim? Ne ara kendimden bu kadar vazgeçtim?
Ne kadar kalabalık…
Çok kalabalık. Bedenim bu kalabalığa ayak uydurmanın peşinde, ruhum ise
yalnızlığa çekiliyor. Yüzümde zoraki bir tebessümle onlardan biriymiş gibi
görünürken, gözlerimde sönmeye yüz tutmuş ışık aslında yalnızlığımı,
vazgeçişimi haykırıyor. Tabi görene ama gözler de kör, kulakların sağır olduğu
kadar.
Kalabalığın içinde
yalnızlığı yaşamak aslında tam olarak bu. Oradasın, çevrende alınıp veriliyor
nefesler. Kulaklarına doluyor sesleri, gözlerine dökülüyor renkleri ama sen
hissetmiyorsun. Oraya ait değilsin. Sen, orada sen değilsin çünkü. Benlik kaybı,
bilinç kaybından daha yaralayıcı.
Ama bir şekilde de
iyi hissetmen gerekiyor değil mi? Bu bahtsızlığın içinde bir mutluluk
kırıntısını yakalaman gerekiyor. O zoraki gözlerime ulaşmayan tebessümüm hala
yüzümde bu yüzden… Bakıyorum etrafa. Bu bile fark edilmiyor. Çünkü kahkahalar
var her yerde. Kim umursar ki tebessümü?
Kendime dönüyorum
ben de. Geri çekiliyorum, yavaşça. Adımlarım beni kendime ulaştırmasa da
sığınağıma götürüyor. Bilen bilir, yazmaya. Oradayım şimdi. Heves kırıcılardan
uzakta…
Bir de onlar var
tabi. Hayatımın vazgeçilmezleri. Kendi doğrularıyla, kendi doğru bildikleri
yanlışlarıyla başkalarının hayatlarına darbe indirenler. Bu yüzden vazgeçiş,
pes ediş hep orada ama sığınağım daha yakın. Hemen ufuktan bana yeni bir hikaye
sunuyor. Koşuyorum, koşuyorum. Yetişemeyeceğimi bilsem de kendimi koşmak
zorunda hissediyorum. Çünkü gerçeklik orada.
Şimdi baktım hava
durumuna. Güneşli görünüyor. Belki bu ufuktan bana da bir hikaye çıkar. Umut
kapısı. Umalım ve bekleyelim. Beklemekten zarar gelmez değil mi?
Kendimi buldum yazıda. Hissedip de sözcüklerle ifade edemediğim bir durumları çok iyi ifade etmişsin.
YanıtlaSil"Hep aynı güne uyanmak"
"Bedenim vazgeçmişliği kanıksamışken ruhum hala bir çıkar yol bulma peşinde"
Kendimi buldum yazıda. Hissedip de sözcüklerle ifade edemediğim bir durumları çok iyi ifade etmişsin.
YanıtlaSil"Hep aynı güne uyanmak"
"Bedenim vazgeçmişliği kanıksamışken ruhum hala bir çıkar yol bulma peşinde"