Elinde
rüzgar gülü evlerinin arkasındaki çiçeklerle bezeli o küçük çayırda geziniyordu
küçük kız. Küçük olduğundan belki rüzgarın ne taraftan estiğini kestiremiyor ve
buna küçük aklıyla sinir oluyordu.
Elindeki
rengarenk fırıl fırıl dönen rüzgar gülünü atmaya kalkışmış ama son anda
kıyamamışken morali bozuk bir şekilde dizlerini kırarak yemyeşil çimlere
oturdu. Elleri yanaklarında dudaklarını büzmüş rüzgar saçlarını okşamaya devam
ederken o rüzgara sinir olmaya devam ediyordu.
Neden
anlayamıyordu? Oysa babası dün gece çok güzel bir şekilde ona nasıl çalıştığını
anlatmıştı rüzgar gülünün ve babasının yardımıyla çok da güzel nereden estiğini
anlamıştı rüzgarın şimdi neden başaramıyordu?
Küçücük
ela gözlerinde sinirden yaşlar parıldamaya başlamış ve kemerli burnu akmaya
başlamış içli içli burnunu çekiyordu.
“Neden
ağlıyormuş benim güzel kızım?”
Küçük
kız babasının güçlü sesini duyduğunda sanki dünyası aydınlanmış gibi yerinden
fırlamış ve babasının kucağına atlamıştı. Babası gülerek küçük kızını
kucaklamış ve onu sarmalamışken kızının küçücük göz pınarından akmış küçük
gözyaşlarını kendi büyük elleri ile yavaşça sildi.
Küçük
kız babasının gelişiyle rahatlamış ve kendini rüzgarın yerini tekrar bulacak
gibi hissediyorken ağlamasını yavaşça durdurdu.
“Söyle
bakalım şimdi neden ağladın?”
Küçük
kız biraz utanmış eliyle yerde duran rengarenk rüzgar gülünü göstererek “Rüzgar
nereden esiyor anlamadım,” dedi kırılgan bir sesle.
Babası
gülmüş ve kızını sıkıca öpüp onun ela gözlerinin içine bakarak “Tekrar göstermemi
ister misin?” diye sordu.
Küçük
kız heyecanla “Evet,” diyerek ellerini çırpmış ve kocaman gülümsemişken babası
onu yere bıraktığında pileli eteği rüzgardan uçuşarak çimlerin arasında duran
rüzgar gülünü almaya gitti.
Aradan
dakikalar geçmiş küçük kız rüzgar gülünü çayırın her yerinde deniyor ve kafası
karışsa da sonunda başarabilmiş mutlulukla ışıldıyordu.
“Sen
yanımdayken yapabiliyorum baba,” dedi babasının gözlerinin içine bakarak.
“Dünde böyleydi sen varken yaptım ama sen yokken yapamadım. Hep yanımda ol baba
olur mu? Beni asla yalnız bırakma.”
Babası
dizleri üzerinde çökerek kızıyla aynı boya gelmiş “Elbette kızım,” dedi kızının
hayran olduğu güçlü sesiyle. “Ben bana ihtiyacın olduğu her an yanında olacağım.
Sen hisset ya da hissetme.”
“Ama
söz ver baba.”
Küçük
kız mızırdanıyor babasına şımarıklık yapıyorken babası küçük kızına söz vermiş
küçük kızda mutlulukla ışıldamış babasının elini sıkıca tutmuş evlerine doğru giderken
annesinin yaptığı yemekler hakkında konuşmaya başladı.
Yıllar
sonra büyük bir kız hala yemyeşil ama artık yabani otların kapladığı küçük bir
çayırda rüzgarın nereden estiğini anlayamadığı için ağlayan küçük bir kızın
hayaletini gözleri dolu bir şekilde izliyordu.
Rüzgar
sanki o günkü gibi esiyor matem havasında olan siyahlara bürünmüş büyük kızın
saçlarına aldığı simsiyah şalı uçuşturuyordu. Büyük kız gözlerinden boşalan
yaşlarla hıçkırığını yutmuş ama yaşları bir sicim gibi akıyordu. Artık neden
ağladığını sorup gelip kendisine sarılacak yaşlarını silecek her zaman hayran
olduğu o adam; babası yokken bu ona bulunduğu yerde daha fazla koyuyordu.
Büyük
kız akan gözyaşlarının rüzgar tarafından silindiğini hissetmiş ağlamaya devam
ediyor ama bir yandan da tebessüm ediyorken babasının yıllar önce söylediği
sözleri hayal meyal hatırlıyordu. İhtiyacın
olduğu her an yanında olacağım hisset ya da hissetme.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder