Mahkum olduk sessizce kabullenemediğimiz şu hayata. Olmamalıydı belki de aklımızdaki binlerce soru işareti. Cevaplanmadıkça daha çok büyüyor sanki… Devasa boyutta öylesine var olmuş ama herkesten daha çok yaşayan bir şekilde.
Nedeni neydi ki bu anlamsızlığın?
Sadece yaşamak mı? Yoksa ulaşamamak mı? Ben ulaşamamaktan yana
kullanıyorum oyumu. Gitmek istiyorum, varmak istiyorum ama ulaşamıyorum. Nedeniyse
koşullar.
Koşullar bizi istediğimiz yerden
bambaşka yerlere sürüklüyor. Bazen bizim lehimize döndüğünde dümeni kısmen
çevirebiliyoruz. Ama yetmiyor. Ulaşmaya, kavuşmaya yetmiyor. Hep bir
engel, hep bir bocalama. Sadece izleyebiliyoruz. Hayallerimiz hep güzel, hep
neşeli ama kavuşamadıktan sonra bir masal bir rüya.
Ne uyanabiliyorsun ne de mutlu sonuna
ulaşabiliyorsun. Ne desek boş aslında. Kabullenerek yaşıyoruz bir yerde. Olmadı
ama ne yapalım, dercesine yaşamaya devam ediyoruz. Olmadı, yapacak bir şey yok.
Hayaller kurulsun, yola çıkılsın ama
olmasın. Kabullenerek yaşarken kurduğumuz hayallerin başkaları tarafından
gerçekleştirilmesini izlemekten başka çare olmuyor.
Bu bir kısır döngü aslında. Kimse
değiştiremez. Hep böyleydi, böyle kalacak. Asla olmaması gereken şeyleri
kendimize hayal ve yaşam tarzı edinerek hem kırgınlık yaşıyoruz hem de yaşamaya
çalışırken tökezleyip düşüyoruz.
Bizden kaynaklı. Özümüzden. Sorun biz
menşe-ili. Doğru tercihler yapmıyoruz. Yanlışları doğru sanıp aldanıyoruz ve
aldatılıyoruz. Sonrasıysa bir kırgınlıklar hapishanesinde mahkum oluyoruz.
Müebbet yatıyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder